8 Eylül 2013 Pazar

TWİN PEAKS


Mark Frost ve büyük usta David Lynch işbirliğiyle kotarılmış Twin Peaks, dizi piyasasının en muhteşem işlerinden biri. X Files ve Lost’ un kendisinden esinlendiğini söylemek yanlış olmaz kanımca. Dizi pilot bölümüyle 1990 da Amerikan halkının beğenisine sunulmuş, ancak çok ta uzun ömürlü olmamış. Seyircinin vasat beklentisini karşılayamamış ve çıtayı yüksekte tutmaya devam etmiş. Yapımcının baskısı, seyircinin beklentisi ve düşen reytingler üzerine 2. Sezonun ortalarında katil açıklanmış ve dizi derdini sonrasında da anlatmaya devam etmiş ya da etmeye çalışmış,  tabi bu yine de, iki sezon ve    29 bölümle harikalar diyarının sonu olmasını engelleyememiş . Sonrasında dizide karanlıkta kalmış bazı noktaları açıklığa kavuşturmak ve sizi önemsiyorum demek için Lynch "fire walk with me" filmini çekip … (neyse bu kısmı atlıyorum spoiler içerir) hayranlarının gönlünü az da olsa yapmaya çalışmış .
Dizinin konusuna gelince, olaylar Twin Peaks kasabasında Laura Palmer adlı lise öğrencisinin esrarengiz bir cinayete kurban gitmesi  ve cinayeti aydınlatmak için Özel Ajan Dale Cooper( FBI Special Agent Dale Coo
per bu şekilde söylendiğinde daha  bir etkileyici sanki J)  in kasabaya teşrifiyle başlıyor. Gizem dram bilim kurgu, fantastik korku gerilim suç  türlerini içerisinde barındıran karakter ve olay örgüsü açısından hiç te sıkıntı yaşamıyor ve yaşatmıyor dizimiz.
Her karakter ayrı ayrı  titizlikle işlenmiş, replikler gayet sade ve bir o kadar etkileyici. Geniş bir açıyla ele alınıyor olay örgüsü, dar  bir alana hapsedilmiyor izleyici.  Seyircinin beklentisi suçlunun katilin ortaya çıkarılmasıyken yönetmenin senaristin derdi bambaşka; amaç hadi katili bulalım konuyu kapatalım değil sıradan basit bir kasabada bile insanların ne denli ilginç, renkli karakterlere  sahip oluşları, herkesin bir şeyler saklaması ve sırları üzerine kurulmuş. David Lynch’ ın rüyalara, bilinç dışına sembolik göndermelere olan ilgisi kullandığı rahatsız edici görüntüleri ve sesleri, bozulmuş karanlık karakterleri  paralize olmuş ruhları ve doğa üstüne olan merakı diziyi çepeçevre sarmış beslemiş.
 Renkler , müzikler hele rüyaların  çapraşık ilişkiler ağı birer Lynch klasiği. Usta filmlerinde verdiği  tadı dizide de veriyor izleyiciye; lakin konu filmlerine oranla  daha az karmaşık komplike. Spesifik bir hedef kitleye odaklanmak yerine genel bir kitle seçilmiş. Yine de bu Amerikan seyircisine ağır gelmiş ne diyelim. Yalnız değinmeden edemeyeceğim bir konu var Amerika’da yayınlanmasından 8 ay sonra Türkiye’de yayınlanan dizi Türk izleyicisi  tarafından çok seviliyor ve yeni bölümleri heyecanla ve merakla bekleniyor.  Lynch Türk izleyicisi  için ne ifade etmiştir izleyici ne anlamıştır bu konuda kesin bir şey söyleyemem ama; var olan çaba ve alınan zevki göz ardı etmek bizlere yani Türk izleyicisine hakaret olur naçizane fikrim. Bir de kendimizi küçümseriz yıl 90 lar ev de Türk ev kadını ütü yaparken bir yandan da Lynch dizisi izliyor. Doğa üstü rüyalar derin göndermeleri  olan bilinç altına vurgu yapan nesnellikten uzak sembolik göndermelerle yüklü  bu  dizi kendisini ekrana kilitliyor. Ne diyelim kesinlikle ilginç ve zeki bir milletiz ve iyi işten de  az biraz anlıyoruz galiba.
NOT: izledikten sonra bir süre kabuslar ve ilginç rüyalar görebilirsiniz yan etkileri var sayın, aldırmayın ,geçin J iyi seyirler millet.




ilginizi çekebilir:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

AddThis